Gazeteci Veyis Ateş cephesinde sular durulmuyor. İddialar, milyon eurolar havada uçuşuyor...
Son olarak Halk TV yayınında hakkı çıkan iddialara yanıt veren Ateş, sosyal medyadaki suskuluğunu da bozdu. Vekil ve Gazeteci Ahmet Şık'ı hedef aldı.
Gazeteci Veyis Ateş'in iş insanı Sezgin Baran Korkmaz'dan "bir takım işlerini çözmek adına" 10 milyon euro istediği iddia edilmişti.
12 DAKİKALIK BÖLÜM YAYINLANDI
Ahmet Şık, söz konusu konuşmaya ilişkin ses kaydının bir bölümünü yayınladı. Daha önceki açıklamasında kaydın "montaj" olduğunu ileri süren Ateş, Twitter hesabından Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ı etiketleyerek "Ahmet Şık dokunulmazlık zırhına sığınıp Sezgin Baran Korkmaz'ın omzundan bana ateş açma" ifadelerini kullandı.
Ateş, sözlerinin isim vermediği ve “SBK beslemeleri” dediği bazı kişilere, “Hazır olun, daha çok şey konuşacağız” diye seslendi.
"DOKUNULMAZLIK ZIRHINA..."
Veyis Ateş'in Ahmet Şık'ı etiketlediği açıklaması şöyle:
Ahmet Şık; dokunulmazlık zırhına sığınıp, Sezgin Baran Korkmaz'ın omzundan bana ateş açma.
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ile tanışıklığımı öğrenince bana, Bakan Bey'le siyaseten uzlaşamadığını fakat tavrını çok beğendiğini söylemedin mi? Beş dakikalığına bile olsa Sayın Soylu ile bir araya gelme arzunu dile getirdin mi, getirmedin mi?
SBK'nın medya ve siyasetteki beslemeleri hazır olun, daha çok şey konuşacağız.
Elbette, başkaları gibi iftira atmadan, kumpas kurmadan...
Veyis Ateş İddiaları nedeniyle sosyal medyada inandırıcı bulunmadı ve büyük tepki oluştu.
TİP Milletvekili Ahmet Şık, bu paylaşımın ardından sosyal medya hesabında önce "Şuna ve önceki zırvalara birazdan yanıt vereceğim" diye yazdı daha sonra "Veyis Ateş ve sahiplerine" notu düşerek "Hakikat kendini kolay ele vermez" başlıklı bir açıklama yayınladı.
Ahmet Şık'ın açıklamasının tamamı şöyle:
"Sanırım bir 10 yıl olmuştur, Veyis Ateş’le tanışalı. Birbirimize özellikle mesafelendiğimizden değil ama o günden bu yana zaman zaman hâl hatır sormanın ötesine gitmeden devam eden bir ilişkimiz oldu.
Birbirimize karşı birbirimizi kıracak herhangi bir şey de geçmedi aramızda. Ve tüm samimiyetimle söylüyorum bu son tartışmaların içinde yer alan ismin Veyis Ateş olmasından dolayı üzgünüm.
Hem meslek etiğini ayaklar altına alan hem de yasal olarak suç teşkil eden bir fiilin içinde olmasından dolayı üzgünüm.
Yakıştıramadım.
Ancak bugün yaptığı iki ayrı açıklama ile aslında kendisine yakışanı yaptığını kanıtlamış oldu. Ve bu açıklamalarına dair birkaç kelam etmek şart.
İlk açıklamasında yayınladığım ses kaydında yer alan sesin kendisine ait olmadığını iddia edip o bildik savunmayı yapmış: “Sezgin Baran Korkmaz ve örgütünce, yasa dışı yollarla kaydedilen ve farklı telefon konuşmalarımdan kaydedilerek oluşturulan bu ses kaydının, montajlanma yöntemiyle oluşturulduğu açıktır.”
Bu çok tanıdık savunu için söyleyeceğim tek şey şu ki kimse aptal değil.
Veyis Ateş, Halk TV’deki yayında Sezgin Baran Korkmaz’la iddia edilen içerikte olmayan bir takım görüşmeler yaptığını kendisi de kabul etmişti.
O konuşmaları yaptığı tarihlerde de Sezgin Baran Korkmaz, Ateş’in bugünkü açıklamasında ısrarla vurguladığı gibi “Ulusal ve uluslararası yargıda dolandırıcılık iddiasıyla aranan” biriydi. Ulusal ve uluslararası yargıda dolandırıcılık iddiasıyla aranan birinin neden sorununu çözmeye çalışmak istediğini ve bunun bir gazetecilik “hayırseverliği” olup olmadığını da Ateş’in kendisi eğer hakikate bağlı kalarak açıklarsa hepimiz öğreniriz.
Eğer ki panik halinde saçmalamak yerine hakikatleri konuşursa bu iyiliksever girişiminin, 20 yıldan uzun zamandır dostluğu olduğu Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olmasıyla ilgisi olup olmadığı da ortaya çıkar.
Veyis Ateş, "Sahibi tutuklanan birtakım şahıslar, iş üstü yakalanmanın telaşıyla alelacele montajlanmış bu ses kaydını tıpkı geçmişteki örnekleri gibi sosyal medyada servis etmişlerdir” demişsin.
Buna yanıt vermek bile gereksiz.
"EĞER SAHİBİM OLSAYDI..."
Bilmelisin ki bir sahibim olsaydı Sezgin Baran Korkmaz’dan istenilen 10 milyon Euro rüşvet için beni de aracı kılmak isterlerdi. Bir sahibim olsaydı ben de Silivri Hapishanesinde değil mafya yöntemleriyle gasp edilmiş Paramount otelde kalırdım.
Ve bir sahibim varsa o kesinlikle kendimden daha fazla saygı duyduğum hakikatten başkası değildir. Eğer gerçekten suçlanacaksam, hakikati anlatabilecekken anlatmamak gibi ağır bir suç işlersem olmalı.
“Dokunulmazlık zırhına sığındığımı” iddia etmişsin ama bu ülkede kurulu mafya düzeninin sahibi ya da aparatı olanlara sırtını dayamayan hiç kimsenin dokunulmaz olmadığını hala dokunulamayan biri olarak sen benden daha iyi bilirsin.
"BAKAN SOYLU İLE GÖRÜŞMEK İSTEDİM DOĞRU.. "
Şimdi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile seni aracı kılarak görüşmek istediğimi söylemişsin ki tartışmaların odağına yerleştiğin günden bu yana söylediğin tek doğru bu olsa gerek. Ama bu doğruyu da “Bakan Bey ile siyaseten uzlaşamadığını fakat tavrını çok beğendiğini söylemedin mi?” diyerek kendince kullanışlı hale getirmek istemişsin.
Manipüle ettiğin doğruyu da açıklayayım ki boşluk kalmasın. Süleyman Soylu’nun istifa ettiğini açıkladığı gece ve sonrasında yaşananlara dair yazdığım yazı için görüşmek istediğim ve aranızdaki yakınlığını bildiğim için seni arayıp talebimi sana ilettiğim doğrudur.
"SAYIN DEMEM"
Devamı da şöyle oldu. Beni arayıp Soylu’nun görüşmek istemediğini söyleyince ben de “Madem görüş vermiyor, yazıya baksın yanlış bir şey yazmak istemiyorum” dedim.
Yalan doğru bilemem ama bana cevaben, yazının içeriğinin yanlış olmadığının Soylu tarafından teyit edildiğini söyleyince ben de yazıyı yayınladım.
Şunu da söylemek gerek ki geçmişte hakaret edip hırsızlıkla suçladığı kişiye menfaati için diz çöküp biat ettikten sonra teşekkürsüz cümle kuramayan haysiyet yoksunlarına, işkenceyi savunan ve işkencecileri koruyanlara senin gibi “sayın” demem. Prensipleri menfaatlerine ezdirenler, insanlık suçunun azmettiricisi ve koruyucu olanlar saygıyı hak etmez. İktidara yerleşmiş faşizmin aparatı olan biriyle siyaseten uzlaşamadığım gibi ortada beğenecek bir tavır da zaten yoktu.
Herkes gibi ben de telefonlarımın dinletildiğinden eminim. Sahibinden istersen aramızda geçen ve kayda alınmış olduğunu düşündüğüm bu konuşmamızı da yayınlayacağından şüphem yok.
Söz bu yasa dışı faaliyeti için dava açmayacağım. Zaten kendisi, evrensel hukuk normlarını kendine rehber eden bir yargının egemen olduğu bir hukuk düzeninde, sahipleri ve sahibi olduğunu düşündükleriyle yargılanacaklardan biri olacak.
Çünkü liyakatle sahip olunmayan makam ve mevkilerde oturanlar var gücüyle adaletsizliğe tutunur. Hukuksuzluğa göz yumar. Hukuksuzluk üzerine kurulu bir düzenin suç ortağına dönüşür. Ve güce sahip olanla o güce biat edenlerin menfaatleri arasındaki dengenin toplamından adalet çıkmaz.
"HEPİNİZ GİDECEKSİNİZ"
Ama elbet bu değişecek. Bu düzen yıkılacak ve bir gün hepiniz gideceksiniz.
Biz de devam edeceğiz. Eski hayatımızı daha güzel kılarak öyle devam edeceğiz.
Şimdi siz buradasınız ve iktidardasınız diye her şeyin dağılmasına izin vermeyeceğiz.
Ne gitmenizin tamamen imkânsız hale gelmesine ne de kurduğunuz mafya düzeninin devam etmesine izin vermeyeceğiz.
Barışın egemen olduğu, hukuk ve demokrasi normlarının hüküm sürdüğü eşit ve adil bir Türkiye’yi herkes için var edeceğiz.