Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Macron, önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları
Ülkemizin geçmişte yaşadığı krizleri de milletimize ve kültürümüze mal edemeyiz. Din şurasında da bu meselenin dini boyutu üzerinde durdum. İlim pınarlarının niye gürül gürül akmadığının muhasebesini yapıyoruz.
Madem yitik kaybedildiği yerde aranıyor. Öyleyse yeniden üretmeye, çalışmaya hazır olmalıyız. Üniversitelerden beklentimiz medeniyet davamızı ön yargıdan arınmış olarak güçlendirmeyi, yükseltmeleridir.
Başka yerdeki bilginin kopyacısı değil bilginin meblağı olan üniversitelere sahip olmanın hayali ile yaşıyoruz. Marmara Üniversitesi'nin şu anda fiziki mekan olarak inşa edileceği bu mekan ismi ile müsemma, Marmara denizine nazır, kendi mimari üslubumuzla inşa edilecek bu eser dünyanın da müstesna eserlerinden biri olacak. Türkiye’de son 17 yılda çok farklı bir kulvara girmiştir.
Her ne kadar içeriden birileri sürekli kriz tellallığı yapsa da hedeflerimize doğru adım adım ilerliyoruz. Geçmişte ülkemiz için kriz olan nice mesele rutin gündemin parçası olmaktan öteye geçemiyor. Engellere takılıp kalmak yerine onları bertaraf edecek bir anlayışı her alanda yerleştirdik.
Artık kendisine güvenen, tuzakları bozan bir Türkiye var. Geldiğimiz bu seviye bizden sonraki nesiller için yeni başlangıç noktası olacaktır. Arnavutluk'ta deprem oldu. Gelirken Çevre ve Şehircilik Bakanımızla onu konuşuyorduk. Buraya 500 konut yapabilir miyiz. Yapalım dedik. TOKİ olarak orada en uygun yerde ekiplerimiz çalışmalarını yapacak ve orada 500 konutu inşa edeceğiz.
Arnavut kardeşlerimiz için 500 konutu inşa edeceğiz. Ayrım var mı? Yok. Bizim kardeşlik hukukumuz var. Birilerini beklemeyeceğiz. Konutlarımızla bir an önce orada inşaatlarımızı yapacağız. Kısa zamanda orada kış mevsiminde zorda olana yardım elimizi uzatacağız.
Türkiye ile ilgili hazım sorunu yaşayanların giderek arttığını görüyoruz. Son örneği NATO tartışmalarıdır. 3-4-5 Aralık Londra’da NATO liderler zirvesini yapacağız. Gitmeden birileri yine konuşmaya başladı. Hele hele bunların içinde Fransa Cumhurbaşkanı…
Son açıklamaları bu hastalıklı, sığ anlayışın örneklerinden biridir. ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir’ diyor. Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir. Bu ifadeler senin türündeki beyin ölümü gerçekleşmiş olanlara yakışır. NATO’ya karşı yerine getirmen gereken vecibelerini yerine getirmiyorsun.
Hava atmaya gelince hava atarsın. Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak.. Bu senin haddine mi? Libya’nın resmi yönetimi ile imzaları attık. Türkiye Libya Akdeniz’de ortak işbirliğine girebilecek noktaya geldi. Ne diyeceksin? Kimse sana bakmıyor. Henüz daha acemiliğin var, bunu gider. Suriye’den ülkemize yönelen tehditleri ve vereceğimiz cevapları Fransa Cumhurbaşkanına da anlattım. Anlamıyor. Terörle mücadele nedir bilmiyor. O yüzden sarı yelekliler Fransa’yı işgal etti.
Senin Suriye ile ne ilgin var? Suriye’ye girme hakkımız terörle mücadelede var. Senin hangi anlaşmayla girme hakkın var. Ne işin var orada. Biz koalisyon güçlerinin içindeyiz. Seni rejim de oraya davet etmiş değil. İstediğiniz kadar hoplayın zıplayın eninde sonunda Türkiye’nin güvenlik mücadelesine saygı duyacaksınız. NATO için Fransa ne anlam ifade ediyor bilemeyiz ama Türkiye en önemli, üyesidir.
Türkiye olmasa dünyanın dört bir yanındaki teröristlerin Avrupa’ya yığılacağından kimsenin şüphesi olmasın. Ülkemiz güvende değilse Avrupa’nın güvenliğinin de pamuk ipliğine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Neyse ki NATO’da ve Avrupa’da aklı selim sahibi siyasetçiler var da Fransa’nın sergilediği türden hezeyanlar anlamsız kalıyor. Suriye’den topraklarımıza yönelen tehditler bitene kadar harekatlar sürdürecektir.
TV’lerde Kandil’deki terörist başlarının ne halde olduklarını görmüşsünüzdür. Son kadın terörist en önemlilerinden biriydi. O vuruldu, onunla birlikte yanındaki 6 terörist daha vuruldu. Ülkemize verilen ve tutulmayan sözler için ilanihaye bekleyecek değiliz. Hala saldırılar oluyor. Bu duruma seyirci kalacak değiliz. Güvenli bölgeden yönelen tehditler bertaraf edilmezse bu işi kendimiz yapmaktan çekinmeyiz.