"Öz vatanımdan uzakta, hasretle üşüyorum" demiş, haksızca 'sürgün' edildiği topraklara olan özlemini dile getirmişti. Hasret, acı, özlem, kavuşma... İnsana dair ne kadar duygu varsa şarkılarında bir araya getiren Ahmet Kaya'nın bilinmeyenlerini öğrenmeye hazır mısınız?
Bağlama çalmak için ne ders aldı ne de yardım. Zaten ailesinin böyle bir imkanı da yoktu. Kendi kendine bağlama çalmayı öğrendikten sonra, liseyi dışarından bitirme kararı verdi. Ardından da 'eğitim Enstitüsü Keman Bölümü'ne girdi.
16 yaşında 'duvarlara afiş asmak' suçlamasıyla tutuklandı. 1978 yılında Gelibolu'da askere gitti, 1982 yılında ise kızı Çiğdem'i kucağına aldı.
Boğaziçi Üniversitesi'nde bir söyleşiye katılan Ruhi Su ile tanışmasını hayatını değiştirdi. Ruhi Su'nun verdiği tavsiyeler üzerine, 1985 yılında Unkapanı'na ilk adımını attı. İlk albümünü kendi imkanlarıyla yaptı. Fakat sansürlenen albüm, anında toplatıldı.
Atilla İlhan'dan, Can Yücel'e kadar pek çok şairin şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya'nın müzik macerası, babası sayesinde başladı. Sümerbank'ta işçi olan babası, 6 yaşındayken Ahmet Kaya'ya bir bağlama hediye etti. 9 yaşında ise, babasının çalıştığı fabrikadaki 1 Mayıs kutlamalarına katılan Kaya, burada ilk kez sahneye çıktı.
İlk eşi Emine Kaya'dan boşanıp, 1985'te Gülten Kaya ile evlendi. Nevzat Çelik'in kendisine 'Şafak Türküsü' şiirini iletmesiyle Ahmet Kaya'nın da şansı döndü.
'Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne, ağlama..."
İşte bu şarkı Ahmet Kaya'nın önlenemez yükselişinin ilk basamağı oldu.