Uzman Psikolog F. Işıl Yenikaynak, yapılan araştırmaların 3 çocuktan birinin hayatlarında bir kere akran zorbalığına maruz kaldığını gösterdiğini söyledi. Akran zorbalığının çocukların okul hayatında ya da sosyal çevrede gördüğü fizyolojik, ruhsal sosyal ya da cinsel örselenmeyi içeren bir davranış bütünü olduğunu ifade eden Medicana Konya Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Uzmanı Psikolog F. Işıl Yenikaynak, her üç çocuktan birinin akran zorbalığına maruz kaldığını belirtti. Yenikaynak, “Bu durumda akran zorbalığına uğrayan mağdur çocuklar bunu yapan kişiler tarafından genelde fiziksel ya da sosyal anlamda yetersiz görülen pasif karakterli seçilen sessiz sakin çocuklar olarak tanımlanıyor. Bunu uygulayan çocuklar ise genelde bu çocukların fizyolojik görüntüleri, sosyal davranışları, bedensel engelleri ya da farklı kullandıkları diş teli gibi gözlük gibi materyallerle alakalı ya da çocukların ekonomik düzeyleri, akademik başarıyla ya da fizyolojik güçleriyle alakalı. Bu çocuklarda dalga geçme, şiddet uygulama, cinsel anlamda tahrik, taciz ya da sürekli olumsuz yönde sınıf içerisinde ya da sosyal hayatta eleştiri şeklinde gördüğümüz bir zorbalık türü. Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ki; Yaklaşık üç çocuktan birinin hayatlarında bir kere akran zorbalığına maruz kalıyor. Yine araştırmaların yüzde 10-14’ü çocukların altı aydan uzun süren kronik akran zorbalığına maruz kaldığını göstermekte. Bu oldukça yüksek bir oran. Çünkü buna maruz kalan çocuklarda biz ya öncesinde depresyon, kaygı bozukluğu ya da öz güven eksikliği gibi olumsuz psikiyatrik sorunları görmekteyiz ya da buna maruz kaldıktan sonra çocuklarda bu psikiyatrik yakınmalar çıkmakta” ifadelerini kullandı.
“Çocukların ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirilmesi oldukça önemli”
Akran zorbalığını uygulayan çocuklarda ise genelde davranış bozuklukları ya da dürtü kontrol bozukluklarını sıklıkta gördüklerini belirten F. Işıl Yenikaynak, “Bu doğrultuda şimdi buna maruz kalan çocuklarda genelde içe kapanma, akademik başarıda düşme, bazı psikosomatik yakınmalar yani karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi okula gitmek istememe, anlamsız bir şekilde okul reddi gibi ya da sosyal anlamda izolasyon, arkadaşlarıyla çok oynamama, teneffüse çıkmama gibi belirtileri görmekteyiz. Buna maruz kalan çocuklar genelde karşı taraftan korktukları için diğer arkadaşlarından daha fazla dışlanmak istemedikleri için ya da suçlanacakları korkusuyla bu durumu çok fazla belli etmezler. Öğretmenlerine, arkadaşlarına ya da ailelerine açmazlar. Bu doğrultuda bizlerin beklentisi rehberlik servislerinin aktif bir şekilde çalışması, çocukları birebir tanımaları, davranış değişikliklerini takip etmeleri ve fark ettikleri noktada çocukla birebir yakın temas kurmaları, onları rahatlatmaları. Suçlayıcı tavır tabii ki de takınmadıkları için rahatlatıcı bir tavırla çocuğun kendisini ifade etmesine fırsat vermeleri ve hem uygulayan hem de uygulanan çocukların ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirilmesi oldukça önemli” diye konuştu.
"Bu çocuklar evde bu tip davranışları ebeveyninden öğrenebiliyorlar"
Uzman Psikolog F. Işıl Yenikaynak, “Bu tür davranışlar hayatta kalıcı örselenmeye neden olan, insanların özellikle gelişme döneminde sosyal anlamda maruz kaldıktan sonra ileriki hayatlarını, eş seçimlerini, arkadaşlık ilişkilerini, sosyal hayatlarını ya da akademik ya da kariyer planlarını doğrudan etkilemekte. Bu nedenle küçük yaşta önlem alındığı takdirde bunların üstesinden gelmek mümkün. Tabii ki ailelere de iş düşüyor. Yapan çocukları da özellikle şimdi bu çocukların ailelerine baktığımız zaman ya bu çocuklar evde bu tip davranışları ebeveyninden öğreniyorlar hakaret içeren, aşağılayıcı, şiddete dayalı davranış profillerini öğrenebiliyorlar ya da ebeveyni buna teşvik edebiliyor. Yap, yapabilirsin, daha fazlasını yap, aferin oğluma, aferin kızıma gibi, bunu teşvik ettikleri zaman çocuklar bunu normalize edip kendi arkadaşlarına uygulayabiliyorlar. Ve altta davranış bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu gibi bir psikopatoloji çıktığı zaman bu kronik hale geliyor ve bu çocuklar toplumda da olumsuz davranışlar sergileyen, doğru ilişki kurmayı bilmeyen ya da sevgi bağını şiddetle kurmayı öğrenen bireyler haline geliyor. Ve sonrasında pek çok olumsuz; suça karışma, akademik başarısızlıklar ya da kariyerle ilgili, eş seçimleriyle ilgili olumsuz profiller karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle ailelerin de çocuklarını, uygulayan ya da mağdur olan hangisiyse iki ailenin de değerlendirmesi, çocuklara olumlu yaklaşması ve bununla ilgili koruyucu önlemler alması bu sürecin kontrol altına alınmasında oldukça önemli faktörler” dedi.