CHP'li İBB Meclis Üyesi Nadir Ataman, hafta başında yaptığı açıklamada AKPli eski Bakan Egemen Bağış'ın 13 yıl boyunca şoförlüğünü yapan M.G.'nin maaşının İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından ödendiğini açıklamıştı. İBB'nin bu yolla 780 bin TL zarara uğratıldığı ortaya çıkarken, AKP'nin İstanbul'da seçimi kaybetmesinin ardından M.G.'nin belediyeye geri çağırıldığı da ortaya çıkmıştı. Öte yandan, İBB Başkanı İmamoğlu'nun belediye ve belediyeye bağlı şirketlerin denetlenmesi kararından endişe duyan AKP'liler mahkemeye müracaat ederek, belediyenin elektronik veri tabanının kopyalamasını durdurdular. AKP medyasıda bu denetim duydukları rahatsızlığı yaptıkları "haberler"le ve paylaşımlarla dile getirdiler.
İBB Meclis Üyesi Nahir Ataman, bu şekildeki usulsüzlüklerin sadece bu örnekle sınırlı kalmadığını şu sözlerle dile getirmişti:
“Bu gibi birçok yasa dışı görevlendirme yapıldığını biliyoruz, hepsini açıklayacağız. İBB yılladır kendi kadrosundaki elemanları bu şekilde tahsis ederek İstanbulluların cebinden milyonlarca liranın çıkmasına neden oldu.”
Bu açıklamalarının basına yansımasının ardından, HKP'li avukatlar harekete geçerek İstanbulluların bu vurguna imza atan ve göz yuman sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundular.
Suç duyurusu dilekçesinde şunlar belirtildi:
“İBB önceki dönem başkanı Mevlüt Uysal başta olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait bütçenin, belediye ile hukuki veya fiziki bir bağı bulunmayan Egemen Bağış'a görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak özel şoför tahsis etmiştir. Açıkça görülmektedir ki görevi biten belediye başkanı, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek sureti ile kişiye haksız bir menfaat sağlamıştır. Mevzuata aykırılık gösteren bu işlemin aralıksız 13 yıl sürmesi 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. Maddesi'nde yer alan kastın varlığını da açıkça ortaya koymaktadır. Menfaat sağlanan kişilerin sayısı bilinememekte ama yapılan açıklama göz önüne alındığında sadece bu örnekten ibaret olmadığı anlaşılmaktadır.”
Egemen Bağış'a kanunsuz biçimde, kamuyu zarara uğratarak fayda sağlandığının dile getirildiği dilekçede “Halkın Kurtuluş Partisi'ne göre, idari her türlü eylemin ve davranışın halka açık olması ve yargısal denetime tabi olması gerçek hukuk devletinin de temel prensibidir. Ancak bugünlerde yapılanlar Halkın menfaatlerini hiçe sayılarak yapılmakta, sadece iktidardaki belirli kişilerin yakınlarının menfaatlerini esas almaktadır” ifadeleri kullanıldı.