Erkek üstünlüğü ve otoritesine dayanan bir toplumsal düzen olan ataerkillik’te, ailenin kaderi tamamen erkeğin iki dudağı arasındadır. Ataerkillik düzeni, günümüzde baskın olarak Afganistan ve Pakistan’da uygulanmakta.
Ayrıca Balkanlar'da bir ülke olan Arnavutluk Cumhuriyeti’nde de, erkek kıtlığı yaşandığı dönemlerde ataerkillik düzeninin kız çocuklarına uyarlanarak uygulandığı görülmüştür.
‘Bacha Posh’ geleneğiyle erkek olan kız çocukları
Farsça’da “kız gibi giyinmiş erkek” anlamına gelen ‘bacha posh’ geleneğiyle ailedeki kız çocukları, öz kimliklerinden tamamen ayrıştırılıp erkek çocuğu gibi davranmaya itiliyor. Bu yolla, erkek çocuk sahibi olmayan babalar, kendilerini toplum karşısında ezik ve yetersiz hissetmiyor.
Benliklerinden koparılan kız çocukları, erkek çocukları gibi giyiniyor, saçları erkek çocuğu gibi kısa kestiriliyor.
Tamamen erkek kimliğine bürünme zorunluluğu olan kız çocukları, geleneğin getirisiyle erkeklerin yapacağı işleri yapıyor ve yararlanacağı ayrıcalıklara dahil oluyor. Bu çocuklar, artık okuyup çalışabilme hakkına sahip oluyor.
Gelenek bittiğinde, kadınların psikolojisi de bitik durumda oluyor
Gelenek kapsamında tamamen özgür olan kız çocuklarının hayatı, reşit oldukları andan itibaren tekrar değişmek zorunda kalıyor. Bütün yaşamını erkek kıyafetlerinin içinde geçirmiş, ismi değiştirilmiş ve erkeklerin yapabildiği her şeyi yapabilme hakkına sahip olmuş kadınlar, reşit olduktan sonra toplumsal hayata geri dönüş yapmakta zorlanıyor.
Kendi benliklerine geri dönen kızlar, bu kez kadınlara dayatılan ağır baskıyla karşı karşıya kalıyor. Erkek olarak geçirdikleri onca zamandan sonra bu kadınlar haliyle ‘kadın olma’ fikrine alışamıyor.
Çoğu kadın, hayatına son veriyor
Yıllarca göğüsleri sıkıca bağlanmış olan kadınların göğüs gelişimi bu yüzden tamamlanmıyor. Ayrıca bu kadınların beyni, erkek olmaya tanımlanmış olduğu için regl dönemlerini eksik veya düzensiz atlatmış oluyorlar.
Bacha Posh geleneği sona erdiğinde çoğu kadın, toplumsal baskıya dayanamayarak hayatına son veriyor. Bazıları ise gelenek sonrasında bile kadın kimliğine dönüş yapmadan aynı şekilde yaşamaya devam ediyor.
Benzer bir gelenek Arnavutluk’ta da uygulanmıştı
Özellikle 15. Yüzyılda ataerkillik düzeninin katı bir şekilde uygulandığı Arnavutluk Cumhuriyeti’nde, kadınlar henüz bakireyken yemin ettikten sonra ‘yarım insan’ muamelesi görmekten kurtuluyordu.
Yemin eden kadınlar, yeminlerini bozdukları takdirde ölüm cezasına çarptırılıyordu.
Bunun yanında, yeminden sonra ismini değiştiren kadınlar, erkek kıyafetlerini giymelerinin yanı sıra sigara içmekte, kahveye gitmekte, saat takmakta özgür oluyordu. Fakat bu yemini etmelerinin en büyük sebebi, ancak bir erkek oldukları zaman saygı görüyor olmalarıydı.
Günümüzde bu gelenek, çok nadir de olsa belli bir kesim tarafından devam ettiriliyor. Ancak yeminli bakirelik geleneği, Arnavutluk’un komünist döneminde kadınlara verilen haklarla büyük itibar kaybetmişti.
Editör: Ecem Köksal