Pehlivan, ABD'de bir dava dosyasından okuduğu sözleri okuyucu ile şöyle paylaştı:

“Benden kaçamazsın, seni önce becereceğim sonra da öldüreceğim!”

ABD’deki bir dava dosyasından okudum bu sözü. Doğruysa eğer, tecavüz ve ölüm tehdidi 18 Mart 2017’de yaşanmıştı. Söyleyenin Sezgin Baran Korkmaz, hedefteki kişinin de Zahide Üner olduğu iddia ediliyordu.

Anlatacağım ama unutmayın; bu karanlıkta kimse beyaz değildi. SBK hakkında ABD’de açılan dava da bunu bir kez daha gösterdi.

Masamda 18 Şubat 2019 tarihli uzun bir şikâyet dilekçesi var. ABD’nin New Hampshire eyaletinde açılan davanın dosyasında bulunuyor. Şikâyetçi Yalçın Ayaslı. Kendisinden Borajet’i satın alma sürecine dair SBK’yi suçluyor.

Onu komplo kurmakla, şantaj yapmakla, dolandırıcılıkla itham ediyor.

Ne var ki SBK de aynı suçlamaları Ayaslı için yapıyor. Onun ve ekibi hakkında FETÖ’den dahi şikâyetçi oluyor. FETÖ’ye fon sağladıklarını iddia ediyor. Ayaslı’nın eski ortaklarının FETÖ’nün kritik isimleri Halil İbrahim Koca ve Faruk Bayındır olması da bu suçlamaya delil olarak gösteriliyor.

Tam da burada yazmalıyım: Yeni açılan “karapara aklama” davasıyla, Borajet’e dair yapılan suçlama farklı dosyalar. Ortak yanları sanığın aynı kişi, yani SBK olması.

Kimse ne tam ak ne tam kara

Telefon kayıt harçlarına zam geldi... Vatandaş, Artvin Hopa'daki Sarp Sınır Kapısı'na hücum etti! Telefon kayıt harçlarına zam geldi... Vatandaş, Artvin Hopa'daki Sarp Sınır Kapısı'na hücum etti!

Devam edeyim...

Yalçın Ayaslı’nın şikâyet dilekçesinde SBK hakkında birçok iddia var. Bunlardan biri de Ayaslı’nın çalışanlarının ve avukatlarının tehdit edilmesi. Kim o isimler? Biri Borajet’in mali işler müdürü Zahide Üner, diğeri ise Ayaslı’nın avukatı Burhan Asaf Şafak. Şikâyet dilekçesindeki iddiaya göre şunlar yaşandı:

“Orada, Şafak ve Üner ile yapılan bir toplantıda, davalı Korkmaz bir kez daha sinirlerine hâkim olamamış, bu kez Şafak’ın cam konferans masasını paramparça etmiş, Üner’e doğru masanın diğer tarafına bir çay bardağı fırlatmış ve sonrasında Üner’e parmağıyla işaret ederek ve ‘Benden kaçamazsın, seni önce becereceğim sonra da öldüreceğim!’ diye bağırarak Üner’e saldırmak için sandalyesinden fırlamıştır.”

SBK ile birlikte anılan Ekim Alptekin’in de o an orada olduğunu belirtip başka bir tehdit iddiasına geçeyim:

“Davalı Sezgin Baran Korkmaz, Şafak’ı korkutmak amacıyla, davalı Akol’un yüzüne demir bir küllükle vurduğunu itiraf etmiş ve ardından tehditkâr bir şekilde ‘hayatım boyunca birçok insanı dövdüm’ diyerek böbürlenmiştir.”

En çarpıcılarından biri de adliye koridorlarında yaşanmıştı. İddiaya göre, SBK bir başka avukatı, Hamdi Tolga Danışman’ı şöyle tehdit etmişti:

“Seni bitireceğim. Ne yapabileceğimi göreceksin. FETÖ yanlısı olduğunu biliyorum ve bunu açığa çıkaracağım. Seni takip ediyorum ve tüm yazışmalarınızı okuyorum. Sizi kamu önünde utandıracağım.”

SBK dediğini de yaptı. Önce Ayaslı’nın ekibinden Zahide Üner sahte kimlikle yakalandı, tutuklandı. Ardından avukat Hamdi Tolga Danışman ve Ayaslı’nın PR işlerini yürüten Necla Zarakol gözaltına alındı, serbest bırakıldı. Gelin görün ki SBK’nin şikâyetiyle başlayan, Ayaslı cephesine dair işte bu FETÖ soruşturması nedense henüz tamamlanmadı.

Evet, SBK dosyalarında gerçek ve yalan birbirine girmiş durumda. Kimse ne tam ak, ne tam kara ne de tam yalnız.

SBK için de “FETÖ’nün parasını kullanıyor” suçlamasının yapıldığını düşünürsek, manzara şu:

Herkesin birbirini FETÖ’cülükle, dolandırıcılıkla, şantajla, devlette paralı adamları olmakla suçladığı bir bataklıktı bu. Ve bu bataklığın oluşması için Türk yargısı çok kirli bir şekilde kullanıldı. Ya da kendini bilerek ve isteyerek kullandırttı.

Editör: TE Bilişim