Türkiye, Avrupa’daki ülkeler arasında; Kitap okuma oranı en yüksek ülkelerin son sıralarında yer alırken, internette en çok vakit harcayan ülkeler arasında en önden bayrak taşıyor.
Özellikle son yıllarda ortaya çıkan ve her bir güncellemeyle daha çok eğlenceli özellik sunan sosyal medya uygulamalarını kullanan kişi sayısı milyonları aşkın bir halde her geçen gün artmaya devam ediyor.
İnsanların telefon ekranına kilitlenmesine sebep olan bu uygulamalar, göründüğü gibi sadece eğlenceli bir vakit öldürme aracı mı, yoksa insan sağlığı ve psikolojik durumuna ciddi etkide bulunacak tehlikeli bir zehir mi?
“Beni de fark edin!” psikolojisi
Akıllı telefonların uygulama mağazalarında, insanların günlük yaşamlarında neler yaptığını arkadaşlarıyla her dakika paylaşabilecekleri pek çok uygulama yer alıyor.
Milyonların kullandığı bu uygulamaların başında, ünlü fotoğraf ve video paylaşımı uygulaması olan Instagram ve Snapchat geliyor.
Zamanla pek çok uygulamanın sunduğu özellikleri tümüyle içinde barındıran Instagram uygulaması, bir nevi ‘ödünç aldığı’ özellikler sayesinde, bu özelliklerle hizmet veren Swarm, Snapchat, Musically gibi sosyal medya uygulamalarının kullanımını büyük ölçüde azaltmıştı.
Özellikle gençlerin tercih ettiği bu uygulamalarda yapılan pek çok paylaşımın arkasında, yalnız kalmış, mutsuz ve fark edilmek isteyen bireyler yer alıyor.
Bu bireyler, kendilerini yalnız hissetmeleri sebebiyle olmadıkları kişiliklere bürünerek aidiyet duygusu kazanmaya çalışıyor.
Davranışlar büyük ölçüde değişiyor
Bireylerin aslında olmak istedikleri kişilikleri gerçek hayatta sergilemekten çekinmeleri, onları sosyal medyayı yoğun olarak kullanmaya itiyor.
Örneğin, maddi durumu iyi olmayan birey, üst düzey bir kafeye giderek sosyal medya hesabından kafede olduğunu bildirerek kendisini diğer insanların karşısında elit göstermeye çalışıyor.
Diğer kullanıcıların beğeni ve yorumları, bu bireyleri değiştirerek onların olduklarından daha egoist bir insana dönüşmelerini ve yavaş yavaş etrafındaki insanları kendisinden daha alt seviyede görmeye başlamasına yol açıyor.
Fazla ilgi görmeyen, beğeni sayısı az olan kullanıcılar ise kendilerini eksik hissetmeye başlayarak üzüntüye kapılıyor.
Kullanıcılar, hayallerindeki hayatı yaşıyormuş gibi gözükmek istiyor
Yapılan araştırmalara göre, insanların sosyal medya kimliği ve gerçek hayattaki kimliği arasında çok büyük fark var.
Kendine güveni düşük olan kişiler, aslında olmak istedikleri ve hayallerinde yaşadıkları hayatı yaşıyor gibi göstermek için sosyal medyayı aktif olarak kullanmakta. Bu olumsuz alışkanlık, devasa boyutlara gelerek insanın psikolojik durumu kötü bir şekilde etkilemeye devam ediyor.
Sosyal medyada ‘kişilik’ kazanan insanların egosu inanılmaz boyutlara ulaştığında, istedikleri yere gelmiş gibi hisseden kullanıcılar, gerçek hayatta da bu şekilde davranmaya başlıyor.
Bazı kullanıcılar ise bundan geri kalmamak için, buldukları sahte fotoğraf ve videolarla, aslında gitmedikleri yere gitmiş, almadıkları ürünleri almış ve yapmadıkları aktiviteleri yapmış gibi gözükerek kendilerini iyi hissediyor.
Takip edilme ve beğenilme ihtiyacı
Günümüzde bir ihtiyaç haline gelen sosyal medyada çok fazla beğeni ve takipçi sayısına sahip olmayan kişiler, toplum tarafından dışlanmış hissediyor.
Dışlanmamak ve geri kalmamak için işi maddi boyutlara kadar getiren kişiler, takipçi ve beğeni satışı yapan sitelerden alışveriş yaparak diğer kullanıcılara, onlardan geri kalmadığını gösterme çabasına giriyor.
Bazıları ise sevilmediğini düşünerek, birçok ciddi psikolojik bozukluğun temelini oluşturan ‘depresyon’ hastalığının pençesine düşüyor.
‘Fame’ olmak için yapmadıkları şey yok
Sadece genç kesim değil, hatırı sayılır bir yaşın üzerine çıkmış olanlar da takipçi ve beğeni uğruna kendini kaybediyor. ‘Fame’ diye tabir edilen sosyal medyada ün ve şöhret, insanları cezbediyor. Zira sosyal medya fenomenleri, sık sık büyük markalardan promosyon alıyor ve en önemlisi çoğu kişi tarafından seviliyor.
Fame olmak uğruna insanlar hayatta asla yapmayacağı şeyleri yapıyor.
Faydasından fazla zararı var
Hiçbir şeyi dozunda kullanmayı bilmeyen insanların sosyal medya bağımlılığı arttıkça, gerçek algısı da yok olmaya başlıyor. Sosyal medyada, olmak istedikleri kişinin arkasına saklanarak konuşan kişiler gerçek hayatta konuşmakta zorlanıyor.
Çoğunlukla özgüven sorunu yaşayanlar da, arkasına saklandıkları kimliklerle diğer insanlara sözlü tacizde bulunuyor, hiç tanımadıkları insana küfür ve hakaret etmeye, hatta rahatlıkla cinsel organlarının fotoğrafını atıyor.
Sosyal medya, insanların benliklerini kaybetmelerine yol açıyor.
Engellemek dahi yetmiyor
Sosyal medyadan saldıran insanları engellemek dahi bazen yeterli olmamakla beraber, bu insanların nefret söylemiyle dolu cümleleri, insan psikolojisinde kalıcı izler bırakıyor. Günümüzde pek çok kişi, kendisine savurulan küfür ve hakaretlere dayanamayarak intihar etti.
Editör: Ecem Köksal