Eski başbakan Ahmet Davutoğlu ile Ekonomi eski Bakanı Ali Babacan'ın iki ayrı parti kurma girişimi kamuoyunda sıkça konuşulurken, Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu, Davutoğlu'nun Babacan'a kurulması planlanan 2 partiyi tek bir partide birleştirme teklifinde bulunduğunu yazdı.
Orhan Uğuroğlu'nun ''Davutoğlu, Babacan'a çağrı yaptı...'' başlıklı yazısı şöyle:
AKP'nin 3 parça olmasını engellemek için Recep Tayyip Erdoğan partinin kurucu usta siyasetçilerine aktif görevler veriyor ama artık çok geç.
Bakanlık ve Başbakanlık Prof. Ahmet Davutoğlu ile ekonomi ve dışişleri bakanlıkları yapan Ali Babacan iki ayrı parti kurmak için gün sayıyorlar.
İki ayrı parti yerine tek bir parti çatısı altında olmak için Davutoğlu, Babacan'a önemli bir çağrı yaptı.
"Tek parti" başlıklı Davutoğlu çağrısının iki ayağı var:
Birincisi, "Ali Babacan gel sen Genel Başkan ol ben Genel Başkan Vekili olarak yardımcın olayım..."
İkincisi, "Ben Genel Başkan olayım, gel sen Genel Başkan Vekili olarak yardımcım ol…"
Davutoğlu'nun bu çağrısına bakalım Ali Babacan ne yanıt verecek…
Aslında gerek Davutoğlu gerekse Babacan 17 yıllık AKP'nin ve Erdoğan'ın hatalarını, eksiklerini, yanlışlarını çok iyi biliyorlar.
Babacan ve Davutoğlu'nun partileşme sürecindeki bazı temel hedeflerinin ne kadar benzer olduğunu da vurgulayayım.
İkisi de "tek adam rejimine" karşı,
Davutoğlu, "Ya kuvvetler ayrımının en güçlü örneği Amerikanvari tam başkanlık ya da kuvvetler ayrımının net çizgiler ile ayrılmasını sağlayacak güçlendirilmiş parlamenter rejim" diyor
Babacan ise komple yenilenecek yeni bir anayasa ile "güçlendirilmiş parlamenter rejim" diyor ve tam başkanlık istemiyor.
En önemli fikir birliği ise "Parti Genel Başkanı olmayan Cumhurbaşkanlığı" modelinde ortaya çıkıyor.
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığını uygulayış şekli bu modelin Türkiye gerçeği olmadığını ortaya koydu.
İki şapkalı cumhurbaşkanı, parti devleti oluşmasını sağladı ki topluma hizmette particiliğin ön plana çıkması AKP karşıtı vatandaş sayısının çığ gibi büyümesine neden oldu.
Babacan ve Davutoğlu bu gerekçelerle Parti Genel Başkanlığı ile Cumhurbaşkanının ayrılmasından yana tavır içindeler.
İkisi de "yandaş" medyaya şiddetle karşı çıkıyor,
İkisi de yasama, yürütme ve yargının tamamen birbirinden bağımsız, kuvvetler haline getirilmesini ve yürütmenin şeffaf olmasını ve en sıkı şekilde denetlenmesini istiyorlar.
İkisi de Avrupa Birliği'ne tam üyelik için olmazsa olmaz demokratik hak ve özgürlüklerin anayasa ve yasalarla Avrupa normlarına getirilmesini savunuyorlar.
İkisi de kişilik hakları, basın özgürlüğü, terörle en sert şekilde mücadele, dış politikada kararlı duruş, tam bağımsız yargı ve ekonomik büyüme sonucunda işsizlikle etkin mücadele eylem planı vaat ediyorlar.
Babacan'ın Davutoğlu'na karşı önemli bir duruşu var ki işte bu nokta her ikisinin bir araya gelmesine engel oluyor.
Babacan ve ekibi, "İslam'ı bir siyasal referans olarak almak istemiyorlar."
Ali Babacan'ın yakın çalışma arkadaşının bu konudaki açıklamasını yazmıştım. Bu noktayı biraz daha açayım.
Babacan yeni kuracağı partinin temel ilkesini, "Turgut Özal'ın cemaatlere ve tarikatlara devlet yönetiminde görev vermemesi" modeline dayandırıyor.
Babacan'ın hedefi; İslami kesim ile toplumsal ilişkilerde barışık, devlet yönetiminde ise ayrışık bir model.
Davutoğlu ise İslami kesime çok yakın bir siyasi profil çiziyor ki ikili arasındaki en önemli görüş farkı buradan çıkıyor.
Ki, Davutoğlu ile Babacan'ın iki ayrı parti kurması neredeyse kesin gibi.
Siyasette 24 saat çok uzun bir süre olduğundan bu konuda son noktayı koyamıyorum yine de…
Kim önce partileşecek?
Bu sorunun yanıtı ise Ali Babacan gibi görünüyor.
Babacan sessiz derinden partileşme çabalarını yürüttü. Kadrolarını bu dönemde hazırladığını, parti beyannamesi ve tüzüğü konusunda da son düzeltmeleri yaptığını öğreniyoruz.
Bu durumda Ali Babacan'ın partisini Davutoğlu'ndan önce kuracağı kesinleşti.
Davutoğlu ise kendi yoluna konferanslarla devam ediyor.
İlkeler, duruş belli ki giderek Erdoğan'a ve AKP icraatlarına karşı mesajları da netleşiyor.
Bu yaz AKP için siyaset çok sıcak geçecek.
Erdoğan partisinden iki ayrı parti çıkmasına karşın nasıl bir politika izleyecek?
Parti teşkilatlarının parçalanmasına karşı nasıl bir duruş sergileyecek?
Unutmayalım ki, tarih tekerrürden ibarettir.
Refah partisini parçalayarak ayrılan Erdoğan AKP'yi kurmuş iktidara taşımıştı.
Babacan da Davutoğlu da bu yoldalar…
Bu arada Erdoğan sessiz kalırken yandaşı Devlet Bahçeli Davutoğlu, Babacan ve Abdullah Gül için, "Sütten çıkmış AK kaşık" diye saldırdı ve "yeni bir partiye ihtiyaç yok" dedi.
Bu ne endişe, bu ne panik Sayın Bahçeli!
Erdoğan ve AKP'nin iktidarda kalmasını muhalefet partisi olarak neden bu kadar gönülden destekliyorsunuz.
Biliyoruz ki sizin "cumhurbaşkanı" olma ve MHP'yi iktidar yaparak Türkiye'yi yönetme hedefiniz yok.
Siyasi hedefiniz sadece iktidar yandaşlığı mı?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Her başarısız iktidar ardında bir Bahçeli var" derken haksız mı?